Bugüne kadar gemi turlarına çok da sıcak bakmamış; daha çok "bir yere gitmişken orada kalayım, orayı keşfedeyim" tarzındaki tatilleri benimsemiş biri olarak bambaşka bir deneyim oldu benim için bu tur. Günleri mavinin kucağında geçirmek, geceleri güzelim Ege sularında seyreden koca bir gemide uyuma fikri ve tabii ki her sabah gözünü Yunanistan'ın başka bir cennetten kopma adasında açmak. Her detayıyla çok güzel 3 gece geçirdik ETS Tur ile katıldığımız Mikonos - Santorini - Rodos gemi turunda.
İlk rotamız sabah erkenden İzmir Adnan Menderes Havalimanı. Orada bizi karşılayan ETS Tur rehberleri tüm misafirlerini transfer aracına yönlendirirken birer çay ile uçuş yorgunluğumuzu attık ve istimaket Çeşme oldu. Bizi Çeşme Marina'da bekleyen ETS Gemisi'ne ayak basmadan önce ilk olarak yurtdışı çıkış pullarımızı aldık ve pasaport kontrolünden geçtik. Sonrasında tur görevlileri bavullarımıza oda numaralarımızı etiketledikten sonra bavullarımızla odamızda görüşmek üzere ayrıldık ve pasaportlarımızı tur görevlilerine emanet ederek seyahat boyunca hem oda anahtarımız, hem gemideki cüzdanımız, hem de pasaportumuzun yerine geçecek bireysel kartlarımızı teslim alarak gemiye yol aldık.
Biz gemiye bindiğimizde öğle yemeği bizi hazır bekliyordu. Ardından bir anonsla zorunlu olan tatbikat için ortak alanlarda toplandık ve sonrasında biz odamıza yerleşirken, saat 14:00 gibi gemimiz ise Ege sularına açılmaya başlamıştı bile. O günkü seyrimiz, gemi hakkındaki genel bilgiler ve istikametimiz olan Mikonos adasıyla ilgili art arda gelen tatlı anonslarla birlikte odamıza yerleştik. Geminin güzel sesli rehberinden anonsları dinlemek, hatta bu anonsları bizzat odanın içinde duymak çok hoş bir duygu.
İlerleyen saatlerde ikramlar eşliğinde geminin iki büyük etkinlik alanında tüm rehberler ile tanıştık ve bir sunum eşliğinde ziyaret edeceğimiz 3 ada, tur boyunca katılabileceğimiz turlar ve her türlü genel bilgi hakkında bilgilendirildik. Seyahat boyunca her ada için satın alabileceğiniz 2 veya 3 farklı tur seçenekleri var. Biz Santorini için Oia, Thira ve Perissa plajını kapsayan turu aldık. Rodos'u ise araç kiralayarak kendimiz gezmeye karar verdik. 5-6 saatlik bir seyrin ardından gemimiz Mikonos'a yanaştı ve otobüslere atlayarak limandan merkeze yol aldık. Gece 03:00'e kadar vaktimiz vardı, dolayısıyla biz merkezde kalmaya karar verdik. Niko's Tavern'da güzel bir yemeğin ardından Mikonos'un dar sokaklarında kaybolduk, deniz kenarında yürüyüş yaptık, çikolatalı kreplerimizi yedik, kahvemizi içtik, bol bol dükkan gezdik. Işıltılı ve özgürlük kokan bir adanın akşamı elbette büyüleyiciydi...
Daha önce Mikonos balayı duraklarımdan biriydi, 3 gecemizi burada geçirmiştik ve gündüzüyle gecesiyle yaşamıştık Mikonos'u. Bu sefer de bir akşamlığına da olsa geri dönmek, sokaklarında kaybolmak bize çok iyi geldi. Mikonos'a gidiliyor da gece hayatı yok mu? diye sorduğunuzu duyar gibiyim. :) Elbette ki var, ama biz gece hayatı meraklısı bir çift olmadığımızdan Mikonos'taki saatlerimizi bu şekilde geçirmeyi tercih ettik. Gece hayatı isteyenler elbette rehberlerden gerekli bilgileri alıp, kendilerini kulüplere atmışlardır, zaten ertesi sabah kahvaltıda bazı gözlerin şişliğinden anladık ki bir çok kişi için gece hareketli geçmiş. :)
Rahat bir uykunun ardından yeni güne Santorini açıklarında uyandık. Bu volkanik ada, coğrafyası nedeniyle bizimkisi gibi büyük gemilerin yanaşabildiği bir limana sahip değil. Dolayısıyla gemimiz ada açıklarında demir attığında bizleri grup grup adaya taşıyacak olan tender bot dedikleri orta boy motorlar gemiye yanaşıyor. 4-5 dakikada kendimizi limanda buluyoruz ve araçlarımıza geçiyoruz. Rehberimiz bir yandan ada hakkında geniş bilgiler verirken, bir yandan da zamanımızı en verimli değerlendirmek adına ilk istikametimizi Perissa, sonrasında ise Oia ve Thira olarak belirledikleri bilgisini veriyor.
Santorini volkanik bir ada ve üç bin yıl önce çok büyük bir volkanik patlama ile adadaki tüm yaşam son bulmuş. Adanın büyük bir kısmı Ege sularına çökmüş ve ada zamanla şimdiki hilal şeklindeki coğrafi yapısını almış; hilalin ortasında ise kaldera denilen mavi sulara gömülen volkanik alan kalmış. Bir çok mitolojik hikayeye ev sahipliği yapmasının yanında, kayıp Atlantis şehrinin de burada olduğuna inanılırmış. Patlamalar sonucu oluşan dimdik falezler ve mavinin kucaklaşması inanımaz heybetli bir görüntü doğuruyor. Burası gerçekten farklı bir ada. O kadar turistik hale gelmiş ki, artık yetkililer daha fazla turist gelmemesi adına önlem alma noktasına bile gelmişler.
Perissa siyah volkanik kumuyla ünlü, sıra sıra mekanların olduğu, uzunca bir plaj. 2-3 saatlik deniz keyfinin ardından aracımızla benim büyülü saydığım yerlerden olan Oia'ya geçtik. Masmavi Ege'ye uzanan dimdik yamaçlar üzerine kurulu bembeyaz evler ve mavi kubbeli kiliseler nasıl bir uyum içinde..Sıcağa aldırmayıp fotoğraf çekmeye doyamıyoruz. Oia'daki vaktimizin sonuna yaklaşırken yorgunluğumuzu Lolita's Gelato'nun müthiş dondurması(limonlusu efsane!) ile attıktan sonra istikamet Thira. Burası aynı zamanda tekrar gemimize döneceğimiz ufak limanın olduğu yer. Dik yamaçların üzerine kurulu sağ yanı uçsuz bucaksız maviden ibaret bir patikayı yürüyoruz. Yine fotoğraf çekmemek elde değil. Biz gruptan biraz ayrılmayı tercih edip muhteşem manzarası ve ortamından eksik kalmak istemediğimiz Volkan on the Rocks adlı bir mekana bırakıyoruz kendimizi. Biraz ferahladıktan sonra bizi limana indirecek teleferiğin yolunu tutuyoruz ve tekrar tender botumuzla evimiz ETS Gemisi'ne dönüyoruz. Gün batımıyla birlikte gemimiz Santorini'den ayrılıyor ve Rodos yoluna koyuluyor.
Akşamları gemide yemekten sonra yapılabilecek bir çok aktivite var. Etkinlik alanlarında şovlar, animasyonlar, disco, casino vb. Biz ise kendimizi geminin bir çok güvertesinden en sakin olanında Ege'nin gün batımına ve akabinde uçsuz bucaksız siyahına, sesine bırakıyoruz. Sabah kalktığımızda ise Rodos'tayız.
Rodos ziyaret ettiğimiz adaların en büyüğü, bu nedenle burada tur satın alanların daha fazla olduğunu gördük en verimli şekilde gezebilmek adına. Biz ise Rodos'ta bireysel gezmeyi tercih ettik. Limanın hemen karşısındaki araç kiralama firmalarından birinden günlük araç kiraladık ve ilk durak olarak kendimize Lindos'u seçtik. Ama önce kendimize Rodos'taki tek günümüzde denize gireceğimiz iki nokta olarak belirlediğimiz plajlardan ilki olan Anthony Quinn Bay'e uğradık. Ünlü aktör filmlerinden birini burada çekmiş ve o kadar hayran kalmış ki burayı satın almış. Deniz muhteşem, sabah erkenden gittiğimizden ötürü de bomboş; biz de bundan istifade edip bir saatlik deniz keyfinden sonra Lindos'a devam ediyoruz.
Yine bembeyaz evler, kaldırım taşlı sokaklar ve tarih kokan bir kent. Dar sokaklarında yürüyoruz. Ancak buraya özgü olan, turist taşıyan eşekleri seyretmeye daha fazla kıyamıyorum ve sıcağın da etkisiyle aracımıza koşup kendimizi belirlediğimiz ikinci deniz rotamız olan St. Paul's Bay'e atıyoruz. Saat ilerlemiş olduğundan çok kalabalık, boş şezlong yok. Biz de havlularımızı yere serip suya bırakıyoruz kendimizi. İnceden karnımız acıkıyor ve başlangıç noktamıza, Rodos merkezine yol alıyoruz. Hem arkadaşlarımızdan, hem de tatil rotam belli olduğunda bir çok Instagram takipçimden gelen mesajlar doğrultusunda "Tamam" adlı restoranda yemeğimizi yemeyi tercih ettik. Sahibi Türkiye'den göç etmiş Rodos'a, çok ama çok tatlı ve güleryüzlü; gelen herkese "Evinize hoş geldiniz!" diyor. Yemekler enfes ve çok yaratıcı, porsiyonlar büyük. Kesinlikle tavsiyemdir.
Rodos'un tarihi merkezi; surlarla çevrili, sahilinde kalesiyle, merkezinde camiisiyle buram buram geçmiş kokan Old Town'da biraz gezip, aracımızı teslim ederek gemimize dönüyor ve Rodos'taki günümüzü tamamlıyoruz. Biz Rodos'u bireysel gezdiğimiz için pişman olmadık, ancak turla gezenlerden de çok olumlu geri dönüşler duyduk, bu konuda tercih tamamen ne şekilde gezmek istediğine bağlı; biz keşif modundaydık, keşfedelim diyerek vurduk kendimizi yollara. Ama gözlemledik ki büyük çoğunluk Rodos'u rehberler eşliğinde gezdi.
Yine gemide güzel bir yemek ve akşamın ardından kamaramızda yorgunluğumuzu atıp, tatlı bir uyku çekip sabah gözlerimizi Çeşme'de açıyoruz. 3 gün de olsa, sanki 1 hafta gezmişçesine dolu dolu geçen, farklı bir deneyim içeren bu seyahatin tadı damağımızda kalıyor ve yeniden başka misafirlerini ağırlayacak olan gemimize buruk bir veda ediyoruz.. Mavinin bizi kucakladığı nice günler yaşama umuduyla gemi ile bir sonraki rotamızı şimdiden iple çekiyoruz.
Etstur Yunan Adaları turları hakkında geniş bilgi için buraya tıklayabilirsiniz.
Hiç yorum yok